Bütün hayatım boyunca içimdeki iyiliği yaşantıma taşıdım ben. Hayat devam ederken öncelikle kendime dersler çıkardım, kendimi olumlu biri olmaya zorladım ve her şeyin çok daha kolay yürüdüğünü fark ettim. Hayat, siz iyi biri olduğunuzda çok daha keyifli. Yaşamak ise, bir o kadar kolay ve zevkli oluyor. Her günümü son günümmüş gibi aynı heyecanla karşıladım ben. Etrafımdakiler enerjimin ne kadar güzel olduğunu söylediler her zaman.
İşimi yaparken dikkatli ve ciddi oldum, tüm sorunların altından kolayca kalktım. Bir anne olarak çocuklarım için en iyisini istedim, hayatlarına, kararlarına ve isteklerine karışmadım. Hiç bir şeye zorlamadım ve saygı duydum. Yaşlı anne babamın hayatlarının sonuna kadar yanlarında oldum. Hatta bir gün beni yakından tanıyan bir arkadaşım her durumda olumlu ve iyi olduğuma inanamamış ve bana “sen gerçek misin?” diye sormuştu. Bu kadar anlayışlı ve iyi biri olabilir mi diye düşündüğünü itiraf etmişti.
Bu hafta sonu Bodrum’da bir düğüne katıldım. Nikâh ve kokteylin ardından sevdiğimiz arkadaşlarımızla müzikli bir mekânda yemek yedik. Şarkılar o kadar güzeldi ki keyifle eşlik ettik. Bir süre sonra restoranın üst kısmında başka bir çiftin de büyük bir keyifle şarkılara eşlik ettiğini ve eğlendiğini gördüm. Kadının hiç saçı yoktu ve belli ki kötü bir hastalıkla mücadele ettiği bir dönemdeydi. Masamızdakilerden biri daha onları görmüş olmalı ki, o çifti işaret ederek “bu kadın belki de bu gece son kez eğleniyor olabilir” dedi. Arkadaşımın yüzüne baktım ve “belki bu gece benim de son gecemdir ve belki ben de son kez eğleniyorumdur” dedim. Şaşırdı ve yüzüme baktı. Söylemek istediğim şeyi açıkladım ve dedim ki “yarın eve dönebileceğimin garantisi var mı? Kimin son günü olduğunu bilme şansımız var mı? Son günleri olduğunu düşünerek eğlenip hayata bağlanan o kadın, bir şekilde bu hastalık sayesinde hayatın tadını çıkartmanın nasıl güzel bir şey olduğunu fark etmiş olabilir ama ben bunun her an farkındayım. Belki de geç bulduğu yaşama sevincini, eğer benim gibi tüm hayatına taşımış olsaydı ne güzel olmaz mıydı?”. İşte o zaman arkadaşım benim neşemin ve hayata bağlılığımın sebebini anladığını söyledi. Çünkü hayat, ummadığınız bir anda elinizden gidecek kadar kısa. Lütfen yarın son gününüzmüş gibi yaşayın, her uyandığınızda şükredin ve bir güzel gün daha geçirin. Böylelikle hangisinin son olduğunu bir önemi kalmasın. Can Yücelin de dediği gibi “Ömür dediğin üç gündür; dün geldi geçti, yarın meçhuldür. O halde ömür dediğin bir gündür, o da bu gündür.”
Bütün günlerinizin aynı neşe, keyif ve enerji ile geçmesi dileklerimle.